Özet

Adıge’de dil bilimi alanında iki büyük bilim insanı yetişti. Biri Adıge Dil Biliminin temelini atan Aşhamafe Davut (Doçent), diğeri de şimdiki Adıge Dil Biliminin kurucusu Çeraşe Zeynep (Profesör). Adıge Dili alanında yüzden fazla makalesi ve ilkokuldan başlayarak üniversitede okutulan ders kitaplarına kadar onlarca kitabı bulunan Çeraşe Zeynep, dil bilimi açısından en zor ve en önemli iki işi birden başarmıştır. Bunlardan biri Hatane Abdul ile birlikte hazırladığı ‘’Açıklamalı Adıgece Sözlük’’, diğeri de Georgiy Vissarionoviç Gorava ile birlikte hazırladığı ‘’Adıge Dili’nin Grameri’’dir.

Dolayısiyle bu çalışmamızın birinci amacı, Adıge Dil Bilimi’nin kurucusu Çeraşe Zeynep’i Türkiye’de Adıge Dili ile ilgili çalışmalar yapan kişilere, öğrencilere ve dil bilimi uzmanlarına tanıtmak; ikinci amacımız da, 1992 yılında Maykop’ta yapılan VI.Uluslararası Kafkasologlar Kolokyumu’nda Çeraşe Zeynep’in sunduğu ve Adıge Dil Bilimi’ne yönelik olarak günümüzde de güncelliğini koruyan sorunların dile getirildiği bildiriyi Türkçe’ye kazandırarak ilgililerin bilgisine sunmaktır.

Anahtar Kelimeler: Adıge Dil bilimi, Adıge Dili, Adıge Dili Grameri, Adıge Filolojisi, Adıge Devlet Üniversitesi, Tiflis Devlet Üniversitesi, Çeraşe Zeynep, Aşhamafe Davut, Arnold Stepanoviç Çikobava, Georgiy Vissarionoviç Gorava.

 

Çeraşe Zeynep’in Biyografisi

24 Haziran 1923 yılında bugünkü Adıge Cumhuriyeti’nin Koşehable köyünde doğdu. Adıge Devlet Öğretmen Enstitüsü’den 1945 yılında mezun oldu. Gürcistan’daki Tiflis Devlet Üniversitesi’nin Kafkas Dilleri Bölümü’nün yüksek lisans ve doktora programlarını tamamladı. Tez konusu “Adıge Dilinin Şapsığ Diyalekti’nin Özellikleri” idi (1953).

1954-1964 yılları arasında Adıge Araştırma Enstitüsü’nün Dil Bölümü Başkanlığını yaptı. Aynı yıllarda Araştırma Enstitüsü’nde ve 1976-1992 yılları arasında da Adıge Devlet Pedagoji Enstitüsü’nde dil ve edebiyat dersleri verdi. Bu Enstitü’deki Adıge Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün başkanlığını yaptı. 1993’ten itibaren de Adıge Cumhuriyeti Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü’nde çalıştı.

Çeraşe Zeynep’in Adıge Cumhuriyetinde ilk kadın filoloji bilimleri doktorudur (1969). 1970 yılında profesör olan Zeynep Uluslararası Bilimler Akademisi üyesiydi. (1995).

Çeraşe Zeynep’in bilimsel toplantılar düzenlemesinden, eğitim–öğretimde ve büyük toplumsal işleri gerçekleştirmesinden dolayı kendisine Devlet Nişanı ve pek çok madalya verilmiştir. Sovyetler Birliği Yüksek Kurul Üyesi, Halk Vekilleri ve Bölge Sovyeti Milletvekili idi. 19 Şubat 1998 tarihinde 74 yaşında yaşama veda etti.

Adıge Cumhuriyetinde dilbilimi alanında iki büyük bilim insanı yetişti. Biri Adıge Dil Bilimi’nin temelini atan Aşhamafe Davut (Doçent), diğeri de şimdiki Adıge Dil Bilimi’nin kurucusu Çeraşe Zeynep (Profesör). Çeraşe Zeynep, Aşhamafe Davut’un öğrencisiydi. Hocası ile öğrencisi farklı dil okulu (çevresi)’ndandı. Aşhamafe Davut Moskova Dil Okulu, Çeraşe Zeynep Tiflis Dil Okulu üyesi idiler. Dil bilimine yönelik iki farklı bakış açısına rağmen, Adıge dilinin problemlerini çözme konusunda ortak karar alabiliyor, Hoca ve Öğrenci yerine göre yer değiştiriyordu.

Çeraşe Zeynep, bilim insanı, eğitimci Aşhamafe Davut’un yanı sıra Kafkas Dil Biliminin tanınmış bilim insanları Arnold Stepanoviç Çikobava, Georgiy Vissarionoviç Gorava, Ketevan Vissarionoviç Lomtatidze ve başkalarından ders aldı. Çerşaşe Zeynep, Arnold Çikobava’nın en sevdiği öğrencilerden biriydi. Zeynep hocasının evine gidip gelirdi ve Çikobava’nın eşi Tamara tarafından da gözetilirdi. Dolayısiyle Tifliste ona Çikobava’nın kızı derlerdi.

Çeraşe Zeynep’i ünlü kılan sadece üniversite hocalığı değil, Moskova’da ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerindeki dil bilim insanları ile olan yakın ilişkileri, birlikte yaptığı işler ve çözdüğü problemlerdir. Bütün bu işlerde Zeynep düzenleyici olarak yer aldı ve böylece Adıge dil bilimi insanlarının haklı önderliğini kanıtladı. 1950‘li yıllardan itibaren bugüne kadar Adıge dil biliminin kazanımları Çeraşe Zeynep’in bilimsel kişiliğine bağlıdır. Öte yandan tüm bu kazanımları öbür ülkelere de ulaştırıyordu. Gürcistan, Almanya, Fransa, Hollanda’da konferanslar vermesi, eserlerinin basılması bunun kanıtıdır. Ayrıca Avrupa’daki Kafkas dilbilimi topluluğunun içinde Zeynep de vardı. Çeraşe Zeynep, Adıge Cumhuriyetinin yanı sıra tüm Rusya’da ve başka ülkelerde de iyi tanınıyordu. Davur Hazret ile birlikte Filoloji Fakültesinin Adıge Dili Bölümünü kurdu. Çeraşe Tembot adını taşıyan Adıge Cumhuriyeti Bilimsel Araştırmalar Enstitüsünün ve ayrıca Adıge Filolojisi Bölümünün on yıllarca başkanlığını yaptı.

1954-1955 yıllarında Adıgey Öğretmen Enstitüsü’nde okuyan bir kısım öğrencinin Adıge Dili Öğretmeni olarak yetiştirilmesi planlanmıştı. Bu öğrencileri yetiştirenler arasında Çeraşe Zeynep de vardı. Adıge dil bilimi yolunu seçen öğrencilere Anadilin güzelliğini hissettirmek istiyordu. Özellikle bu dili derinlemesine öğrenmek isteyenleri kendi etrafına toplayarak, bıkmadan, yorulmadan onlarla birlikte çalışıyordu. Araştırma ve incelemenin nasıl yapıldığını ilk olarak bu gruba öğretti. Bu ilk grup Adıge Dil Bilimi’nin pınarı oldu. Bu grupta olan kişiler, filoloji alanında, zamanla doktor, doçent ve profesör oldular.

Tüm Kafkasya’da ve Avrupa’da bilim insanları tarafından tanınır ve saygı duyulurdu. Katılım ne kadar büyük olursa olsun her türlü toplulukta konuşabilirdi. Büyük bilim insanları önünde kürsüye çıkıp konuşurken onu Nartlar’ın Setenay Guaşe’si sanırdınız. Setenay Guaşe Nartlar’ın danışmanı akıl hocası idiyse Çeraşe Zeynep de pek çok bilim insanının akıl hocasıydı.

Tüm bu işlerin yanı sıra periyodik bilimsel dergiler çıkarıyor, yardımcı ders kitapları hazırlıyor, Kafkas dillerini araştırma ve tanımlamaya ilişkin bilimsel konferansları Maykop’ta düzenliyordu. Kendisi de başka Cumhuriyetlerde düzenlenen konferanslara da aktif olarak katılıyordu. Adıge Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Bilim Bakanlığı’ndaki eğitim- öğretim kurulunda, Adıge Cumhuriyeti’ndeki Adıge Dili Komitesi’nde ve Adıge alfabeleri ile yazı dillerini yakınlaştırma komitesinde yer aldı. Söylemek gerekirse, bilim ve eğitim ile ilgili çalışmaların başladığı ilk günlerden bu yana, ömrü boyunca Adıge dilinin araştırılması ve öğretilmesine ilişkin bütün toplantılarda Çeraşe Zeynep başkanlık yapmıştı.

Dil bilimi açısından en önemli iki iş vardır ki bunlardan biri sözlük diğeri de gramer hazırlamaktır. Çeraşe Zeynep’in Hatane Abdullah ile birlikte hazırladığı sözlük hem Adıge dili açısından hem de Adıge Cumhuriyetindeki bilimsel ve toplumsal yaşam açısından, sözlük biliminin tarihi açısından, gerçekleştirilmiş büyük işlerden biridir. 1960 yılında Maykop’ta basılan bu sözlük 696 sayfadan oluşmaktaydı. Sözlük biliminin kazanımlarını dikkate alarak oluşturulan bu sözlükte Adıge dilinde en çok kullanılan sözcükler yer aldı. Sözlüğün oluşturulduğu yıllarda, belirlenmiş standartlar ile sözlük bilimi alanında çalışan insanların çok az olduğu dikkate alınırsa yapılan işin çok önemli olduğu görülür. Aynı zamanda böyle bir işi başarmak bilimsel bilginin yanı sıra cesaret de ister Açıklamalı Adıgece Sözlük’ün hazırlanmasında uyulacak kurallar A.S. Çikobava (Prof.), G.V Gorava (Prof.) ve Çeraşe Zeynep (Doç.) birlikte hazırladılar. Yeni bir açıklamalı Adıgece Sözlük hazırlanıncaya kadar (2010) bu sözlük kullanıldı. Hala da kullanılıyor.

Adıge Dilinin Grameri yine Çeraşe Zeynep tarafından hocası G.V. Rogava ile birlikte hazırlanarak 1966 yılında yayımlanmıştır. Bu gramer kitabı dışında bugüne kadar daha iyi hazırlanmış bir gramer kitabı da yoktur. Adıge Dili alanında yüzden fazla makalesi ve ilkokuldan başlayarak üniversitede okutulan ders kitaplarına kadar onlarca kitabı bulunan Çeraşe Zeynep, dil bilimi açısından en zor ve en önemli işleri başarmıştır.

Yukarıda bilimsel yaşamı özetlenen Çeraşe Zeynep’in, 1992 yılında Maykop’ta düzenlenen Avrupalı Kafkasologlar Kolokyumunda sunduğu dil bilimine ilişkin ve aynı zamanda günümüzün problemlerine de ışık tutan makalesi bu satırların yazarı tarafından Türkçeye çevrilerek aşağıya aktarılmıştır.

***

ANADİL HALKIN CANIDIR-KİMLİĞİDİR[1]

Kafkasya dünyadaki enteresan yerlerden biridir. Çok eskiden beri dağlarda gizlenmiş, vadilerde ve ırmak kenarlarında çok dilli, genetik olarak birbirlerine yakın akraba olan insan toplulukları Kafkasya coğrafyasında yaşıyordu. Başka ülkelerden olup Kafkasya’ya dolaşmaya gelenlerin anlattıklarına göre, Kafkas halklarının dillerinin sayısı oldukça çoktu. Sözgelimi, Strabon, Pliny ve başkalarının yazdıklarına göre, farklı diller konuşan toplulukların sayısı 300 kadar oluyor ve bunların temsilcileri başka ülkelerin tüccarlarıyla ticaret yapmak için Karadeniz kıyısında toplanıyorlardı.

Kafkas coğrafyası iki taraftan da – doğudan ve batıdan- Hazar ve Karadeniz ile çevrilidir. Bundan dolayı Kafkas coğrafyası Güneydoğu ve Kuzeybatı’da yer alan devletler (ülkeler) için bir köprüydü. Karadeniz’den deniz yoluyla veya karadan farklı yönlere giden yollarla Kafkasya’daki çeşitli halklar başka ülkelere gidiyorlardı. Onlar dünyada olan bitenden haberdardılar. Bazı sorunların çözümüne de katılıyorlardı.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, ilginç, imrenilecek ve dünyadaki çok güzel yerlerden biri olarak Kafkasya da sayılıyor. Kışın da yazın da tepelerinden bembeyaz karları eksik olmayan yüksek dağlardan çıkan küçük dereler birbirlerine karışarak, haşin ırmaklar, nehirler olurlar ve Kafkas ovalarının ihtiyaç duyduğu suyu taşırlar. Yemyeşil, yeşilin her tonuna sahip Kafkas ormanları av hayvanları ile doludur. İnsanlar, yaz aylarında, dağların yamaçlarında bulunan otlaklarda ünlü Çerkes atlarını ve büyükbaş hayvan sürülerini besliyorlardı. Adıgeler, çeşitli ürünleri, en çok buğday ve arpayı, Kafkas ovalarında ve güneş gören dağ yamaçlarında yetiştiriyorlardı. Bereketli toprakları imrenen pek çok düşman orduları Kafkasya’ya hücum ediyordu.

Çok eski zamanlardan başlayarak Kafkas halklarının kat ettiği çok uzun yol, mensubu olduğu halkın, karşılaştığı ve iletişim içinde oldukları toplulukların, ürettikleri eserlerin izleri Adıge halkının dilinde farklı izler bıraktı. Aynı şekilde Adıge dilinin yer aldığı dil grubunun da –İber-Kafkas dilleri olarak isimlendirilen grubu– başlangıç noktasından itibaren ele aldığımızda büyük değişimler geçirdiğini görürüz. Günümüzde Kafkas dilleri olarak isimlendirilenlerin sözünü edecek olursak, bu dillerin durumlarını açıklamak, ne olduklarını ortaya koymak gerekir. Bu bölgenin dillerinin başlangıcı, oluşumu, birbirleriyle olan ilişkileri ve dillerin biçimi ikiye ayrılır. İlki eski Kafkas dilidir. Onlar tek bir dilden türemiş olup oluşumları itibariyle köken olarak birbirine akrabadır. İkinci gruptakiler farklı zamanlarda Kafkasya’ya gelen halkların kullandığı dildir. İkinci gruba giren diller ile bizim dillerimizin başlangıcı ve oluşumu hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Eski Kafkas dilleri içinde bunlar yer almamaktadır. Onlar başka dil grupları içinde yer alırlar. Sözgelimi Karaçayca, Balkarca, Azerice, Kumukça, Türkçe, Asetince v.b.

Bir terim olarak “Kafkas Dilleri” terimini, ilk defa 1924 yılında Dilbilimine sokan Nikolay Sergeyeviç Trubetskoy’dır. Fakat eski Kafkas dillerinden olup bir kökten (dilden) çıkmış olanların diğerlerine karışmaması için onlara İber –Kafkas dilleri denmeye başlandı. İber- eski çağlarda Gürcüler (Adıgeler Gurcı ‘курдж’ diyor) böyle çağrılıyordu.

Kafkasyayı öğrenmek için pek çok farklı bilim dallarına ihtiyaç vardır. Biz bu yazımızda Adıge dilinin (Çerkesçe) diğer Kafkas dillerinin araştırılmasına bağlı olduğundan söz ediyoruz. İber- Kafkas dilleri üzerine söz söylenecek olursa tanınmış bilim insanlarından olup Kafkas Dilbilimi’nin temellerini atıp bu yapıyı kuranlardan söz etmemek hem mümkün değil hem de doğru değildir. Yabancı bilim insanlarından Georges Dumézil, Julius Von Meszaros, Georg Voigt, Nikolai Sergeyeviç Trubetzkoy, Gerhard Deeters, bütün dünyada tanınırlar ve onların çalışmalarına büyük değer verirler.

Dilbilimi dünyadaki bütün dilleri oluşumuna göre grup grup ya da farklı dil aileleri olarak düzenlemektedir. Bu dil gruplarının düzenlenmesine genel sınıflandırma denilmektedir. Bilim insanlarının düzenledikleri ve üzerinde anlaştıkları genel sınıflandırmaya, yeni bir dil grubu olarak İber-Kafkas dillerini bu sınıflandırmaya sokan, Kafkasya’nın tanınmış bilim insanlarından Arnold Stepanoviç Çikobava’dır. Sadece bizim ülkemizde değil, dünyadaki bütün dil araştırmacıları Arnold Çikobava’ya büyük saygı duymakta ve adından övgü ile söz etmektedirler. Bu saygı, onun yaptığı büyük işlerden dolayıdır.

Ekim devriminden sonra Akademisyen Nikolay Yakovleviç Marr ülkemizin dilbilimi alanını yanlış yola sürüklemiştir. Dünyada kullanılan araştırma yöntemlerini ve dil araştırmacılarının kabul ettiği yöntemleri bir tarafa iterek ülkemizin eğitimli insanlarını yıllarca çaresiz bırakmıştır. Nikolay Marr ve onun destekçilerinin seçtikleri –kaba bir sosyolojik yöntem olarak adlandırılan– yöntemi, Sovyet dil bilimcilerinin terk etme özgürlüğü yoktu. Bu yöntem aynı zamanda Adıge dil araştırmalarına da büyük zarar verdi.

Arnold Çikobava’nın öğrenci iken başlattığı “karşılaştırmalı tarihsel araştırma” yolunu 1950 yılında tekrar dil bilimine soktu. Arnold Çikobava’nın önderliğinde Gürcüce’nin diyalektleri sözlüğü 8 cilt olarak yayımlandı. Bunun gibi Kafkas dilleri için büyük anlam taşıyan araştırmalara ve değerlendirmelere ilişkin pek çok kitap yayımladı. İber-Kafkas dillerini konuşanlardan bazılarının Arnold Çikobava tarafından eğitilmiş olmasını özellikle burada belirtmek gerekir. Onlar dil bilimi alanında büyük bilim insanı oldular ve Kafkasya dışındaki bölgelerin büyük şehirlerinde ve başka ülkelerde çalışmaktadırlar.

Arnold Çikobava’nın başlattığı işler onun eğittiği kişiler tarafından geliştirilmektedir. Bizim Adıge Halkının eğitiminde de onların desteği ve gözetimi devam etmektedir. Gençlerimiz Tiflis’teki Üniversite ve Konservatuvar’dan mezun olmakta. Ünlü ressamlarımız ile halk dansları topluluğumuzun değerli dansçıları arasında orada eğitim görenler var. Dolayısiyle, sadece eğitim alanında değil, kültür-sanat alanında da büyük adımlar atılmasında Arnold Çikobava’nın halkımıza yaptığı iyilikler çoktur ve onu unutmamamız gerekir. O, Kafkasya’da eğitimin ve bilimin gelişmesine ve ilerlemesine çok büyük katkılarda bulunmuştur.

Tifliste bulunan Üniversitenin Kafkas Dilleri Bölümü Başkanı Georgiy Vissaranoviç Rogava Adıge dilinin büyük araştırmacısı idi. O, ilk defa karşılaştırmalı tarihsel metodu Adıge diline uyguladı. Adıge dilinin (Batı “Adıgey” ve Doğu “Kabartay” diyalektleri) ilginç yapısını saptamış ve açıklamıştır. Öteki İber-Kafkas dillerinden biri olan Adıge dilinin tuttuğu yeri ve o dil grubundan olduğunu yaptığı çalışmalarla ortaya koymuştur.

Tarihçi, eğitimci, iyi eğitim görmüş Negume Şore’nin bize bıraktığı eserlerden dolayı Adıge Halkı büyük gurur duymaktadır. Anadilinin gramerini oluşturmada Negume Şore’nin katkısı nedeniyle Adıgeler Kafkasya’daki diğer halkların önüne geçtiler. Anadilimizin gramerini 19. Yüzyılın ilk yarısında Negume Şore yazdı. Fakat Negume’nin hazırladığı gramer basılamadı ve o devirde Adıgelerin eğitiminde kullanılamadı. Gramerin el yazımı bir kopyasını Akademisyen François Bernard Charmoy Fransa’ya götürdü. Üzerinde çalıştığı ikinci el yazımı gramer Sovyetler dönemine yetişmişti. Ancak yazılışının üzerinden 100 yıl gibi bir zaman geçmesine rağmen bu eserin nerede olduğu bilinemedi ve kayboldu. El yazımı bir ikinci kopyanın çekilmiş olan fotokopisine uygun olarak Negume Şore’nin gramer kitabı 1959 yılında basıldı. Buna benzer ve büyük önemi olan birkaç el yazımı eserin akıbeti konusunda bugüne kadar Adıge Dilbilimi bir sonuç elde edemedi.

Dünyaca tanınan büyük bilim insanı Nikolai Sergeyeviç Trubetzkoy da Dilbiliminin bir bölümünü oluşturan Fonoloji’ye ilişkin “Çerkes Dilbiliminin Fonetiği” adlı eseri yazdı. Devrim’den sonra (1917 Ekim Devrimi) N.S. Trubetskoy Rusya’ya geri dönmedi. Adıge Dilinin Fonetiği hakkında yazmış olduğu el yazımı eserinin de bugüne kadar nerede olduğu bilinmiyor.

Adıge dilinin araştırılmasında büyük emek sarfeden tanınmış dilbilimci Aşhamafe Davut’un el yazımı “Adıge Dilinin Fonetiği” adlı eseri Adıge Araştırmaları Enstitüsü’nün arşivlerinde artık yok, o da kayboldu.

Öte yandan Adıge Dilinin büyük araştırmacılarından olup aynı zamanda Adıge halkından olan Aşhamafe Davut, Yelberd Hasan, Tsağo Nuri gibilerine gerekli saygıyı göstermiyor ve yeteri kadar değer vermiyoruz. Bundan dolayı diğer halklarda, bizim bilim insanı ve araştırmacılarımızın adlarından söz etmeden, onlarla birlikte çalışmış yabancıların hepsini övmekte, bütün çalışmaları yalnızca onlar yapmış gibi yüceltmekte ve değer vermekteler. Bize bunu söyleten husus Aşhamafe Davut’tan kalan el yazmalarına yeterli değeri ve saygıyı vermemenin gücenikliğidir.

Bu son yıllarda Adıge dilinin öğrenimi konusunda, başka ülkelerin eğitimli ve kültürlü bilim insanları ciddi olarak eğilmekteler. Onlardan Fransız araştırmacı Catherine Paris, Hollandalı bilim insanları Aert Hendrik Kuipers, Rieks Smeets Alman bilim insanları Dieter Michael Job, Monika Höhlig, Kanadalı bilim insanı John Colarusso, İsveçli Karina Vamling ve başkaları.

Başka ülkelerde yaşayan Adıgelerden olup, Adıge dilbilimi alanında çalışanlara Şevket Müftü (Habjoko) ve Yedıç Batıray da dahildir. Yedıç Batıray’ın araştırmaları eski Nart söylenceleri, Adıge Destanı ve Mitolojide geçen isimlere ilişkindir.

Adıge dilinin öğrenilmesi ve araştırılmasına ilişkin çalışmalar Rusya’da; Moskova, Nalçık ve Çerkesk’te, Gürcistan’da Tiflis’te oldukça ileri bir düzeyde devam etmektedir. Her şehirde pek çok sayıda eğitim kurumları var: Bilimsel Araştırma Enstitüleri, Üniversiteler ya da Öğretmen Eğitimi Enstitüleri, Öğretmenlerin bilgi ve görgülerini artırmaya yönelik Enstitüler ve başka kurumlar.

Bunun yanı sıra Adıge dili alanında çalışacak gençler Adıge Devlet Öğretmen Enstitüsünde eğitilmektedir. Otuz yıldan fazla bir süredir Adıge dilini ve edebiyatını okutacak olanlar Enstitüde yetiştirilmektedir. Üç bölümlü Ulusal (Adıge) Fakültenin açıldığı üç yıl olmaktadır. Her bölümde 75 kişi okumaktadır. Eğitimini tamamlayan bir grup, çocuklara anadilini öğretecek, diğer bir grup da okuma-yazma, matematik ve hayata ilişkin bilgileri ilkokulda öğretecekler. Üçüncü gruptakiler de ortaokulda öğretmen olarak görev yapacaklar. Öğrenciler, Adıge dilini ve edebiyatını derinlemesine öğrenecekler. Bu yıl ilk defa, gazeteci olarak anadilinde çalışacak olanları da Fakülteye alacaklar.

Her eğitim alanının (disiplinin) farklı amaçları var. Kafkas dilbiliminin var olan temel amaç ve görevlerinin yanı sıra muhtelif alanları da Arnold Çikobava tarafından belirlenmiştir. Daha çok üzerinde durulması gereken konuların üçünü ortaya koymuştur: Dilbilimi, Kültür Tarihi, Pratik ve Pragmatik Uygulamalar veya farklı şekilde belirtecek olursak halkın yaşamında kullanacağı hususlara ilişkin konular.

Çikobava’nın göstermiş olduğu yoldan giderek Adıge dilbiliminin çözmesi gereken problemlerden kısaca söz edelim. Öncelikli olarak bütün dillerin kurallarını araştıran ve belirleyen dilbiliminin, Adıge dilbilimine getireceği yararı belirlemek ve göstermek gerekir. Belirttiğimiz gibi Adıge dili eski İber-Kafkas dillerinden biridir. Adıge dilinin yapısı, biçimi ile sisteminde kalan bazı eski örneklerin, Dünyada yaşayan halkların dillerinin nasıl oluştuğunu ve tarihsel yolculuğunu öğrenmede yararı olacaktır.

Anadilimizde dilbilimi için çok değerli, aynı zamanda ilginç pek çok yapı vardır. Adıge dilindeki ünsüz (sessiz) ve ünlü (sesli) sesler basit ve son derece doğaldır. Sözgelimi Şapsığ diyalektinde 80’den fazla ünsüz vardır. Ünlü sesler ise sadece üçtür. Seslerin çıkarılması diğer dillerden çok farklıdır. Bundan dolayı Kafkas araştırmacılarından biri şöyle demişti; Otun yetişebileceği yerleri tespit etmek Adıge dilinin seslerini tespit etmekten daha kolaydır.

Seslerin dile nasıl girdiğini Adıge dili gösterebilmektedir. Sözgelimi Şapsığ diyalektinde olan sesler, g,k,k’ (гь, кь, кӀь) gane (гьанэ -gömlek), ki (кьы -ince ağaç dalı),k’ak’e (кӀьакӀьэ -yumurta). Çemguy, bjeduğ diyalektinde c,ç,ç’ (дж, ч, кӀ) (джанэ, чы, кӀэнкӀэ) olmakta. Bunun gibi şapsığ diyalektinde çe «чэ», Çemguy diyalektinde şe «щэ»; Çemguy diyalektinde — ç’ale «кӀалэ», Kabartay diyalektinde — ş’ale «шӀалэ» olabilmektedir.

Adıge dilinin bütün diyalektleri ele alınacak olursa, son zamanlarda dile giren seslerin nereden geldiği de aydınlanmaktadır. Adıgelerin alt gruplarının (Abzah, Şapsığ…vb.) konuşmaları karşılaştırılırsa, seslerin nereden türediği (hangi alt gruptan) ve onlarda meydana gelen değişimler, aldığı mesafeler ortaya çıkmaktadır.

Adıge dili Abhaz dili ile karşılaştırılırsa “ismin hallerinin” (padej) kategorisinin dile eklendiği anlaşılabilmektedir. Abhaz dilinde isimler hal eki (padej) almamakta ve değişmemektedir. Abhaz dilinde hal eki yoktur.

Adıge dilinde isimler hal ekleri ile değişmeye başlamıştır. Fakat hal ekleri olmayan bazı isimler halen dilde çok kullanılmaktadır: “Чэм лъакъо шкӀэ ыукӀырэп” (гущ.)- (İnek ayağı buzağı öldürmez) (Atasözü) — (Karşılaştır): чэм лъакъо (м) шкӀэ (р) ыукӀырэп.

Batı (Adıge) diyalekti, Doğu (Kabartay) diyalektine göre hal eklerinin yerine getirdiği görevler oldukça azdır. Hâl eklerinin Adıge diline yeni girdiğini hâl eklerinin kendisi ortaya koymaktadır. Nominatif ve egrativ hâl ekleri р (r) ve-м (m)’dir. Bu temel biçim Batı diyalektinde isimlerin “belirtme” eki aldığının göstergesidir. Karşılaştır: “чъыгы-р“ е “чъыг горэ”. Belirtme kategorilerindeki ikinci fonksiyon da Batı diyalektinde kullanılmakta- hal eki ile de gösterilmektedir. Doğu (Kabartay) diyalektinin, bazı araştırmacılarının sanısına göre, hal ekinin fonksiyonu, belirtme fonksiyonunu baskılamaktadır (belirtme kategorisi dilden düşmüş ya da düşüyor). Hâl ekleri kategorisi Doğu (Kabartay) diyalektinde daha kuvvetli ve yaygın olarak yer almıştır.

Batı ve Doğu Adıge diyalektlerini karşılaştırdığımızda, ismin hal eklerinin kategorisinin başlangıcı ve dilde nasıl sağlam bir biçimde kök saldığı anlaşılabilmektedir. Dolayısiyle Genel Dilbilimi alanında var olan bazı sorunların çözümünde Adıge dili yardımcı olabilecektir.

Şimdi yine birkaç örnek verelim;

Adıge dilinin yapısında sözcükler yalın halde veya egrativ halde olabilmektedir. (кIалэр матхэ, ay кӀалэм тхылъыр етхы.) Egrativ yapı diğer dil ailelerinin özelliği değildir. Buna benzer cümle yapısı sadece İber-Kafkas dillerinde vardır.

Adıge dilinde isimler, sorulan soruya göre iki gruba ayrılır. “Ne” (сыд?) ve “kim” (хэт?) sorularının cevaplarına göre: Ne görüyorsun? (сыд плъэгъурэр?)- İnek, ağaç, kurt, ev (Чэмы, чъыгы, тыгъужъы, унэ); Gelininizin nesi oldu? (Сыд шъуинысэ къыфэхъугъэр?)- Kız çocuğu (Пшъэшъэжъый). Cins isimlerin grubuna giren isimler “ne” (сыд) sorusunun cevabıdır. Özel isimlerin gruplarına giren isimler “kim” (хэт?) sorusunun cevabıdır. Kim geliyor? (Хэт къакӀорэр?)- erkek çocuk, kız çocuk, avcı (КӀалэ, пшъашъэ, шакӀо).

Cin (Джынэ), şeytan (шэйтан), vampir (хьэдэджадэ), su perisi (псыхъогуащ), yecüc-mecüc (eIуджыдж-мэӀуджыдж), yağmur kızı (хьанцэгуащ) gibi isimler özel isim grubuna girerler.

Diğer dillerde bir cümle ile ifade edilebilen bir şey, Adıge dilinde bir tek sözcük ile ifade edilebilmektedir. Sözgelimi; у-зэрэ-щы-с-лъэгъу-щты-гъа-гъэ-р (Seni orada göreceğimden). Dile ilişkin buna benzer örnekler, dil biliminin üzerinde çalıştığı konulardan biridir. Polisentetik yapılar da (bir sözcüğün birçok morfemden oluşması) dilbiliminin öğrendiği konulardandır

İnsanın duygu ve düşüncelerini anlatmada kullanabileceği olanakları da dil bilimi çözümlemektedir. Bundan dolayı farklı ülkelerde –Amerika, Kanada, Japonya, Fransa, Almanya, İsveç, Hollanda, Polonya- eğitimli ve kültürlü aydın insanlar, Adıge dilini öğrenmeyi iş edindiler ve üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyorlar.

Öncelikli olarak sözünü ettiğimiz bu problemin bir başka yönü de var. İber-Kafkas dillerinin birbiriyle olan ilişkileri ile diğer dil gruplarıyla olan ilişkileri . Sözgelimi Rusça, Ukraynaca, Belarusça akraba diller olup Slav dil ailesindendir. Slav dilleri Hint-Avrupa dil grubunun büyük bir dalıdır.

İber-Kafkas Dillerinin başlangıcı milattan önceki çok eski zamanlara dayanır. O çok eski ve uzak zamanlardan beri halklar birbirleriyle karşılaşıyor ve birbirleriyle temas ediyorlardı. Bu tür karşılaşmalarda diller değişir. Halkın yaşam biçimi nasıl yerinde değişmez bir biçimde durmuyorsa, dil de zaman içinde değişmektedir.

Gürcüce dışında, İber-Kafkas dillerinin, önceden yazı dilleri yoktu. Bu durum, dillerin geçirdiği evreleri belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Bu durum, dillerin araştırılmasını ve bölümlenmesini zorlaştıran etmenlerden olsa da yine de sözünü etmemiz gereken hususlar da vardır. Sözgelimi İber-Kafkas dilleri, söylendiğine göre, bir zamanlar büyük bir dil ailesi olarak, birbiriyle ilişkili pek çok dilden oluşuyordu. Bu dilleri konuşan halklar büyük ve geniş topraklara sahiptiler. Bu büyük dil ailesinden günümüze ulaşanlar ise çok azdır. Kalanlar da artık birbirine çok yakın değiller. En çok birbirine yakın olanlar, Adıge dili ile Abhaz dilidir. Fakat Güneyde yaşayan halkların konuştuğu dillerden oldukça uzaklar. Bundan dolayı bir grup bilim insanı Kuzey Kafkas dillerinin (Dağıstan dilleri, Çeçence, İnguşce, Adıgece, Abhazca) birbirine akraba olduğunu, bir kök dilden türediğini, Güneydeki Kafkas dillerinin ise (Kartvelce, Svanca, Mingrelce) başka bir köke dayandığını zannediyorlar. Onların söylediklerine göre Kuzey Kafkas Dilleri ile Güney Kafkas Dillerinin akrabalıklarını aydınlatacak yeni araştırmalar yapmak gerekir.

Öte yandan bu dillerin birbirlerine olan yakınlıkları Kafkas dil araştırmacıları tarafından her gün ortaya konulmaktadır. Kuzey ve Güney Kafkas Dillerinin hepsini birlikte tek bir dil ailesi, İber-Kafkas dil ailesi olarak gruplandırıyorlar. Bu dil ailesi ile öteki dil ailelerinin birbiriyle olan ilişkileri üzerinde daha az çalışılmıştır. İber- Kafkas dillerinin daha yakın olduğu eski diller artık yok. Nasıl bir dildi onlar? Adıge dili ile ilintisi nasıldı?

Eski Dünyada büyük medeniyetleri kuranlar, Küçük Asya’da (Anadolu) ve büyük nehirler olan Fırat ve Dicle’nin kenarlarındaki vadilerde yaşıyorlardı. Bunlar-Sümerler, Hattiler, Hurriler, Urartu’lar ve diğerleri.

Adıge -Abhaz dilleri gibi Hattice’nin de eklemeli dil yapısı vardır. Adıge-Abhaz dilleri gibi Hatticenin gramer kategorileri de öneklerle gösterilmektedir. Hattilerle Adıgelerin genetik akrabalıklarını yer isimleri ile halkın kullandığı isimler ortaya koymaktadır. Sözgelimi “Kaşka” adlı halk, Küçük Asya’da (Anadolu’da) yaşıyordu. Eskiden Ruslar Adıgelere “Kosog” diyorlardı. Eski Gürcü dilinde de “Kaşak-Kasag”, Svancada “Miksag-Meksag”,çoğul olarak da “Kasger-Kaşger” sözcükleri yer almaktaydı ve Adıgeleri de bu şekilde çağırmaktaydılar. Tarihçilerin söylediklerine göre, büyük bir halk olan “Kaşka”lar, bol ürün ve hayvan yetiştirerek eski Anadolu’da oturuyorlardı.

1913 yılında İstanbul’da yayımlanan “Guaze” adlı gazetenin 46-48’inci sayılarında yer alan yazılarda Adıgelerin Hatti’lerden türediği belirtilmektedir. O yazılarda Büyük Hatti Krallığından söz edilmektedir. Halkın uğrak yeri olan güzel şehir Karkamış, krallığın merkezi idi. Bu şehir, dünyada tanınan-bilinen, ticaretle uğraşanların ünlü alış-veriş yeriydi. Adıgelerin yazı dillerinin de olduğu fakat başına gelen büyük felaket ve talihsizlikler sonucu, halk kendi canını korumak derdinde iken, yazı dilini kaybetmiş olduğunu “Guaze” yazmıştı.

Günümüze kadar gelen Adıgelerdeki bazı isimler, Adıgelerle Hattilerin akrabalıklarını ispatlamaktadır. İşte bunlar; Hatuv (Хьатыу), Hatıjuk (Хьатыжъыкъу), köy ve mahalle isimleri: Hatığujkay (Хьатыгъужъыкъуай), Hatikay (Хьатикъуай), Hatuv-mahallesi (Хьатыу- хьабл…).

Adıge-Abhaz dillerindeki bazı sözcüklerle de örtüşmektedir. Hattiler Tanrı’ya “Va” (уа) diyorlardı. Adıge masallarında bugüne kadar gelmiş bazı yemin etme –ant içme sözcükleri vardır; Bu “Va” adına seni kandırmayacağım – (мы зи-уашъо (усымыгъэпцӀэнкӀэ)-. Tanrı adı olan “Va” (Уа) hatti yazıtları dışında, Sümer ve Urartu yazıtlarında çokça geçmektedir.

Aynı bunun gibi Urartu yazıtlarına da bakarak şunun gibi sözcüklerle karşılaştık; “Mâzsl”. Bu da Tanrı ismi. Bu Tanrı’ya Hattiler kurban keserlerdi. Bu sözcük, anlam olarak da, ses biçimi bakımından da bir Adıge sözcüğü olan “Mezitl” – (мэзылӀ (МэзлӀыныкъуи alo)) orman adamı-yarı vahşi orman adamı da deniyor- ile örtüşmektedir;- Tek gözlü, kemikten yapılmış keskin küçük baltasını göğsünün üstünde taşıyordu.

Şimdi de birkaç yer isminden söz edelim: Gazza-pa (Газза-па), Tuş-pa (Туш-па), Du-nana-pa (Ду- нана-па), Karta-pa (Карта-па)… Bu yer isimlerinde yer alan “Pa” (па) morfemi Adıge dilinde vardır. Leba-pe (Лэба-па) -Laba ırmağı önü-gibi örnekler.

Hatti dili ile Adıge dilinin yakınlığını-akrabalığını destekleyen Arnold Stepanoviç Çikobava, İrina Mihayilovna Dunayevskaya, Vyaçeslav Vsevalodoviç İvanov, İgor Mihayiloviç Dyakanov gibi pek çok bilim insanı vardır. Hatti dilini araştıranların öncelikli olarak dikkatini çeken husus bu dillerin tipolojik olarak birbirlerine benzemesidir. Daha anlamlı ve temeli olan gramer kategorisi her iki dilin önek’lerinde görülmektedir. Bu biçimler: özne ve nesnenin belirteçleridir ya da yer gösteren önekli fiillerdir. “He-s” (хэ-с) (bir şeyin içinde oturuyor-bulunuyor), “çe-s” (чӀэ-с) (bir şeyin altında oturuyor), “De-s” (дэ-с) (bir şeyin içinde oturuyor) ya da olumsuzluk bildiren ekler, “yaz-ma!” (у-мы-тх) örnekleri gibi.

Hatti dili yazısı, çivi yazısı denilen (клинопись) işaretlerle yazılmıştır. Sözcüklerin ne ifade ettiğini anlamak mümkün olsa da okunması zordur. Sözgelimi “ (3)-üç” olarak yazılan yazıyı Adıgeler “şı- щы”, Gürcüler “sami- сами” diyerek farklı okuyabilirler. Hatti dilini okumayı ve öğrenmeyi güçleştiren buna benzer hususlar az değildir. Hattilerin tarihini, arkeolojisini, dilini öğrenmek için eğitimli ve kültürlü pek çok insan çaba sarfetmektedir. 1992 yılında Maykop’ta düzenlenen Dünya çapındaki bilimsel toplantıda (Kolokyum), Polonyadan gelen Kafkas araştırmacısı Jan Braun, Adıge- Abhaz dilleri ile Hatti dilinin akrabalığını kanıtlayan bazı hususları verdiği konferansta ortaya koymuştur. Sözgelimi, Hatti dilinde kökleri gösteren önekli fiiller çok kullanılmaktadır. Gelecekte yapılacak bilimsel araştırmalar Hatti dili ile Adıge –Abhaz dillerinin akrabalığını daha derinlemesine ortaya koyarsa, Adıgelerin tarihinin başlangıcı Milattan Önce 15-16. Yüzyıllardan daha öteye gidecek ve büyük bir medeniyeti olan halklar arasındaki gerçek yerini alacaktır.

Dünyada var olan birkaç bin dilden biri olan ve Fransa ile İspanya arasındaki Pirene Dağlarında Bask dili konuşan 600 bin nüfusa sahip küçük bir halk yaşıyor. Bu halkın dilinin hangi dil grubunda yer aldığı bugüne kadar çözümlenebilmiş değildir. Bask dili İber-Kafkas dil grubuna yakındır. Adıge dilinde de Bask dilindeki gibi yapıların, sözcük biçimlerinin yer aldığı ortaya konmaktadır. Bask dilinin daha çok Gürcü, Abhaz ve Adıge dillerine yakın olduğu belirtilmektedir. Fransız aydınlarından Catherine Paris ilk gelişinde Adıge Öğretmen Enstitüsünde Bask diline ilişkin konferans vermişti. Bask dilindeki en eski fiillerin şahıs ekleri ile değiştiğini ortaya koymuştu. Çok eski zamanlardan kalma 20 kadar fiil bugünkü Bask dilinde yer almaktadır. Adıge dilindeki fiiler gibi onlar da şahıs ekleri ile değişmektedir.

Dilbilimi ve etno-genetiğe ilişkin bu sözünü ettiğimiz hususlardan başka Kafkas dillerinin araştırmacıları kültür tarihine ilişkin soruları da ortaya koyuyorlar. Bu husus İber-Kafkas dilbiliminin ikinci önemli işi olarak önümüzde durmaktadır. Halkın kat ettiği tarihsel yol, var olan davranış biçimleri- örf,adet ve gelenekleri- başka halklarla olan ilişkileri “dil” gösterebilmektedir. Sözgelimi yer adları, bir halkın tarihini öğrenmede büyük bir anlam taşır. Birkaç yer adını ele alalım: Kelermeskaya (Келермесская) köyü, Hadıcensk (Хадыженск) şehri gibi yerlerde artık Adıgeler yaşamıyorlar. Fakat bunlar Adıge isimleridir. Kelermeskaya Kelar+mez (Къэлар + мэз) sözcüğünden türemiştir. Bu yerde orman içinde bir çeşit sarımsak olan Kelar (къэлар) çokça yetişiyordu. Hadıcensk (Хады­женск) Adıge dilinde Hıdıjı (Xъыдыжъы) diye söylenir. Jı ’nın (Жъы) Adıge dilinde büyük, çok büyük biçiminde de anlamı vardır : Karşılaştırın- çok büyük (ины – жъы),  büyük buzağı (шкIэ – шкIэжъы)-.

Hıden (Xъыдэн) sözcüğü (fiil) koyunlara ilişkindir. Şimdiki şehrin (Hadıcensk) olduğu yerde büyük meşe ağaçları yetişiyordu. Bu ağaçların altındaki çimenliklerde öğlen sıcağında su içmeye getirilen koyunlar dinleniyorlardı. Koyunlar dinlenirken onlara Mehıdeh (мэхъыдэх) denirdi. Bundan dolayı buraya Hıdejı (Хъыдэжъы) dediler.

Gürcistan’da Karadeniz kıyısında olan bir köye Bjınevi (Бжьыневи) denilmektedir. Bu sözcüğün sarımsaktan- Bjınıf (бжьыныф)-türediği belirtilmektedir. Benzeri örnekler: Dagomis (Даго­мыс- Тыгъэмыпс)-Doğu diyalektinde Dığemıps (Дыгъэмыпс); Tuapse (Туапсе — TIуапсэ) gibi.

Büyük Rus aydını Oleg Nikolayeviç Turbaçev’in görüşüne göre Novorosisk (Ново­российск) şehrinde, Tsemezkaya (Цемесская) koyu denilen limanda eskiden Adıgeler yaşamıyordu. Fakat bunun doğru olmadığını yer isimleri aydınlatmaktadır. Novorosisk’e Adıgeler Tsemez (ЦIэмэз) diyordu. Tsemez’in olduğu yerdeki ırmağın adına Tseps (ЦӀэпс) denilmekteydi. Tsemez koyu-siyah rengi andıran orman demektir. Tseps, Ptseps’ten (ПцӀэпс) türemiştir. (Karşılaştırın: Şeps –Щэпс-süt gibi bembeyaz.) Adıge dilinde Beyazın (Фыжьы) karşıtı siyahtır (шӀуцӀэ). Siyahın ikinci hecesi tse (цӀэ). Ptse (пцӀэ)’nin “siyah” anlamında sözcüklere girmekte ve kullanılmaktadır: Doru at (пцӀэ-гъоплъ), toprak renginde,siyah (чӀа- пцӀэ). Tsemez (ЦӀэмэз) gibi yer adları Adıge dilinde yer almazsa, Adıgeler, anavatanları olmayan köksüz bir halk olarak dünyada kalırlar. Üzüntü verici bir durum olsa da O.N. Turbaçev, yer adlarını belirlerken Adıgelerin yazdıkları kitaplara ve düzenledikleri sözlüklere bakma ihtiyacı hissetmedi. Bundan dolayı da astrov (остров)-ada sözcüğünün Adıge dilinde yer almadığını söylüyor.

Adıgelerin yaşadıkları büyük savaşlar Adıge dilinde yer alan pek çok sözcüğün de kaybolmasına yol açmıştır. Kültürlerine ilişkin pek çok materyal-nesne yok oldu. Güzel yaşam biçimlerinde, geleneklerinde değişimler oldu. Halkın davranış biçimleri, dünyaya bakış açıları değişmeye başladı.

Eğitimli-aydın insanların, koruyarak günümüze taşıdıkları bazı sözcüklerin büyük değeri vardır. Milattan önceki dönemlerde, toprağı işlerken kullandıkları aletlere, hayvan yetiştirmeye, demirden, altından ve gümüşten yaptıkları eşyalara, toprağı ekerek yetiştirdiklerinden elde ettiği ürünlere verdikleri isimler ve benzeri şeyler de değerlidir. Bunlardan bazı örnekle verelim. Elmanın değişik çeşitleri pek çok ülkede ve toplumlarda vardır. Fakat Adıgeler kendi topraklarına uygun değişik ve ilginç elmalar yetiştirdiler. Onlar, meyve zararlılarından (haşarat) korkmuyorlardı. Ağaçlar uzun ömürlüydü. Büyük- iri elmaları, yazın olgunlaşanlar dahil, farklı zamanda birbiri ardı sıra yetiştiriyorlardı. Sözgelimi “mıçezın” (мычэзын) dünyada başka bir yerde olmayan bir elma çeşididir. Sonbaharda olgunlaşmakta, bütün kışı bozulmadan geçirebilmektedir. Toprakta ve karın içinde bütün kışı geçirmesine rağmen bozulmadan ilkbahara kadar dayanıyordu. Ben bunu 1953 yılında Şapsığ (Karadeniz kıyısı) bölgesinde bizzat görerek şahit oldum. Adıgelerin tercih ettikleri üzüm çeşitlerinden bazılarını kışın kızakla giderek topluyorlardı.

Adıgeler hiçbir zaman beceriksiz değillerdi. Onlar pek çok ülke ile ticaret yapıyorlardı. Bunun şahididir Çeraşe Tembot’un (КӀэрэщэ Тембот) Nıseyişğogu (нысэищгъогу)- gelin alma yolu- dediği, Karadeniz kıyısından başlayarak Orta Asya’ya, Hindistan’a kadar uzanan yol.

Şimdi de “Ludan” (лудан) sözcüğünü ele alalım. Ludan sözcüğü, Vasiliy İvanoviç Abayev’in belirlemesine göre, Rusya ve Ukrayna’nın Çarı Korkunç İvan zamanında ipek kumaşı toplarının dış ülkelerden getirilerek Karadeniz kıyısında gemilerin durduğu Loo (Лэо) limanına ulaştırılıyordu. Adıgeler bunları Ruslara ve Ukraynalılara satarak ticaret yapıyorlardı. Dolayısiyle, gemilerle Loo’ya getirilen ipek (данэ) kumaşlara Loo+dane (Лоо+данэ)-Loo ipeği-diyorlardı. (İpekten yapılmış bir çeşit başörtüsüne Adıge dilinde “Loodan” (лоодан) denilmektedir.) Buna benzer pek çok sözcük üzerinde söz söylenebilir: Narzan (нарзан)-Adıge dilinde Nart+sane (нарт+санэ>) Nart üzümü-şarabı-, Çuvyaki (чувяки)-terlik- sözcüğü Adıge dilindeki Çuake’den (цуакъэ)-ayakkabı-türemiştir ve Hint-Avrupa dillerine geçmiştir (Johann Knobloch).

Adıgeler büyük bir ülkeye sahip iken, kendine düşen katkıyı dünya medeniyetine yapmıştır. “Psikoloji” sözcüğünün (kavramın) ilk hecesi pse (псэ)-can-‘dır. Grek sözcüğü “psyche” de bu anlamdadır. Bu sözcük, Abhaz halkını tanımlayan bir sözcük olarak –Apsuva (апсыуа)- уа da Abhazların vatanı –Apsnı (Апсны) canlar ülkesi- anlamında Abhaz dilinde de kullanılmaktadır.

Halkın yücelttiği, önem verdiği, saydığı, özlediği şeylerin hepsini dilde bulabilirsiniz. Adıgelik, insanlık, “iyilik yap suya at” (ШӀу шӀи псым хадз), “can verilir, namus korunur” (Псэр ащэ, напэр ащэфы) gibi atasözlerin sadeliği, açık yürekliliği, merhameti halkın etnografisinde, tarihinde yer alır. Dolayısiyle yazı dili olmayan halkların büyük yardımcısıdır dil.

Üçüncü bir iş olarak: Adıge halk kültürünü yeniden inşa etmede dilin ortaya koyacağı faydalardır. Bu üçüncü bakış açısına göre, yapılması gerekenlerden, dilbiliminin gerçekleştirebileceklerinden söz etmeden önce günümüzdeki Adıge dilinin durumuna bir göz atalım.

İlk olarak, Adıgeler, şu andaki gibi dağılmış-dağıtılmış olarak bulunmadan önce başkaları “Çerkes”, kendilerine ise “Adıge” diyorlardı. Kendilerini adlandırdıkları biçim ile başkalarının adlandırma biçimini pasaportlarına (kimlik belgelerine) yazdırmalarına ilişkin olarak Adıgelerin Maykop’ta düzenledikleri “Bilimsel Uygulamalar” konferansında aldıkları kararı doğru kabul etmek gerekir.

Anavatanda kalan ve yaşayan Adıgelerin sayısı çok değildir. Adıgey Cumhuriyetinde 115 bin, Kabartay-Balkar Cumhuriyetinde 360 bin, Karaçay Cumhuriyetinde 35 bin Adıge yaşamaktadır. Dış Ülkelerdeki Çerkesler (черкесская за рубежье) adlı gazetenin 1992 yılında çıkan ilk sayısındaki yazılana göre, Yakın ve Orta Doğuda, Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da, 3 milyon kadar Adıge-Abhaz yaşamaktadır. Bunların en çoğu Türkiye’dedir. Suriye’de 75 bin, Ürdün’de 56 bin, Almanya’da 20 bin, Amerika’da 6 bin kişi yaşamaktadır. Ayrıca Yugoslavya, Arnavutluk, Libya, Irak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliği, Fransa, Hollanda, Bulgaristan, Tunus, Kore, Kanada ve Arjantin’de soydaşlarımız yaşamaktadır.

Anavatanda kalan Adıgeler, Sovyet kanunları uyarınca yazı diline sahip oldular. Adıge dilinde yazılmış edebi eserler Ruslara, Ukraynalılara, Çeklere, Fransızlara, İngilizlere ulaştı. Geçmiş 70 yıldan söz ederken, Adıge halkının o yıllarda elde ettiği olumlu işleri unutmamamız gerekir. Okullara (ilk, orta ve yüksek), Ulusal Tiyatroya, Bilimsel Araştırma Enstitülerine ve Filarmoniye sahip olduk. Radyo ve Ulusal Gazete, Adıge dilinde yayın yaptı. Bu iş yerlerinde ilk çalışmaya başlayanlar, bilim, sanat ve kültür alanında ilk adımları attılar. Pek çok zorluğun üstesinden geldiler. Şimdi masal gibi oldu.

Bununla birlikte, binlerce yıldır, kan ve göz yaşı getiren pek çok savaştan arta kalan, Adıgelerin maddi ve manevi kültürel değerlerinde de pek çok eksiklikler oldu. Sözlü Adıge şiirlerinin çoğu, eski Adıge mitolojisine ilişkin olanlar da dahil, bir daha bulunamayacak şekilde kaybettik. Şimdi kim bilebilir Adıge dilindeki sembolik terimleri; sözgelimi, “devlet armasını” nasıl ifade edeceğiz. Peki, Adıge prensi Ridade’nin devlet armasında bulunan Grifon’a (kartal başlı aslan) Adıge dilinde ne diyorlardı. Bu uzak geçmişte, halkın başına başkaları tarafından getirilen trajedilerin sonucu olarak bize kaybettirilenlerin sınırı yok.

Adıgelerin yaşam biçimlerinin de değişmesi sonucu, pek çok sözcük ve bunların söyleniş biçimleri de dilimizden eksildi-düştü. Birkaç bin yıllık süreç içinde halkın oluşturduğu ve tercih ettiği bağ-bahçe düzenine, yaşadığı yere ve yaşam biçimine uygun güçlü ve hızlı koşan değişik cinsteki atları tercih etmelerine, hayret uyandıran hayvanlar yetiştirmelerine-beslemelerine, çokça yün veren verimli koyun çeşitlerine artık sahip değiliz.

Aynı bunlar gibi, Adıgelerin güzel toplumsal ilişkilerinde de azımsanmayacak kayıplar olmuştur. Adıgelerin yaşamından kaybolan şeylerin yanı sıra, pek çok maddenin isimleri de yok oldu. Konuşma dilindeki sözcükler eksilince, dilin yaşamda tuttuğu yer azalınca, dil aile ocağına sığınır. Adıge halkından olan pek çok insan dünyaya dağılmış ve birbirinden ayrı düşmüştür. Onlar Adıge dilinin yanında ikinci bir dili, bazen de baskın dil olarak başka dilleri-Rusçayı, Arapçayı, Türkçeyi, yaşamlarında kullanmak zorunda kalıyorlar. Bazı ailelerin çocuklarıyla anadilinde konuşmamaya başladıkları da görülüyor. Bu bir felakettir. Dolayısiyle kendi halkının dilini kaybedenlerin girdiği yola girme korkusu küçük halkların başında duruyor. Fakat Devletimiz, bizim gibi halkların, dillerini, yaşam biçimlerini yeniden canlandırabilmeleri için olanaklar sunmaktadır. Adıgelerin artık kendilerine ait Cumhuriyetleri var. Adıgelerin dünya görüşünü, kültürlerini geliştiren, Adıgeliğe, insanlığa yönelik adetleri canlandıran, daha önce bulunduğumuz yüksek uygarlığa yeniden eriştireceğini umduğumuz şimdi bizim yaşam biçimimizin bir parçası olan kurumlarımız ve daha iyi olanaklarımız var.

Adıge Tiyatrosunun, Filarmoninin, Basımevinin, Adıge yazarların, ressamların, bestecilerin, amaçlarını gerçekleştirebilmek için anadilinde çalışmalar yapmaları gerekmektedir.

Bu son yıllarda ulusumuz yeniden kendine geliyor. Dilimiz ile de daha çok ilgilenir oldular. Bunun sonucu olarak da yazı dilimiz de daha çok gelişiyor. Yazılan, çevrilen kitaplar, Adıge radyosunun yayınları, Adıge Tiyatrosunun temsillerinin sayısı giderek artıyor. Sözgelimi Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in, William Shakespeare’in, Şota Rustaveli’nin yazdıklarından bazıları bu son yıllarda çevrildi. Onları Adıge dilinde okumak mümkündür. Gazetelerimiz “Adıge Mak” (Адыгэ макъ)-Adıge Sesi-, “Cerpecej” (Джэрпэджэжь)-Yankı-, yaşam biçimimizi ve dünya haberlerini anadilimizle yayımlıyor.

Ancak, Anadilimizi tekrar yerli yerine oturtmak için pek çok eksiğimizin olduğu da açıktır. Büyük Kafkas-Rus savaşlarından sonra Adıge halkı paramparça oldu. Adıgeler pek çok halkın içinde, pek çok ülkede azınlık olarak yaşamaktadır. Karadeniz kıyısında oturan Şapsığ’lardan (шапсыгъ) arta kalanlar da Adıgey Cumhuriyetinden ayrı kaldılar.

Kafkasya’da kalan Adıgelerin -Batı ve Doğu Adıgelerinin (Kabartaylar)- iki ayrı yazı dilleri var. Yazı dilinde kullandıkları alfabelerde de farklılıklar var. Alfabesi ve yazı dili bir olmadığından dolayı, kitap okuyacak, radyo dinleyecek, tiyatroya gidecek olanların sayıları giderek azalmaktadır. Farklı yazı dili halkı birbirinden uzaklaştırmaktadır. Yazı dili bir olsa, bütün Adıgeler, konuşma dilinin zenginliğini kullanabilecek, halkın birliğini ve kültürünü çoğaltacak olanaklar bulabilecektir. Dolayısiyle bu ve benzeri problemleri, çözmek gerekir.

1-Devletimizin Anayasasının halkımıza tanıdığı özgürlükleri yaşamda alabildiğine ve sonuna kadar kullanmak gerekir. Devletin resmi dili olarak Adıge diline, Cumhuriyette yaşayanlar, değer vermeli ve saygı duymalıdır. Anadilinin durumunu ve statüsünü güçlendirmek gerekir.

2-Adıgeler nerede olurlarsa olsunlar, farklı ülkelerde yaşıyor olsalarda, tek bir yazı dilini kullanırlarsa, tek bir yazı dili ile duygu ve düşüncelerini belirtirlerse, halkın örf, adet ve gelenekleri (адыгэ хабзэ) daha çok korunur, daha çabuk toparlanır, daha çok güçlenir ve sağlamlaşır. Adıgeler birlikte hareket ederlerse, ilk yıllarda iki yazı dili birlikte kullanılır ve iki diyalekt de var olur. Diyalektin biri, öbürünün ihtiyaç duyduğu yapıyı, benzer ve zıt anlamlı sözcüklerin güzel söyleniş biçimlerini alarak, daha güçlü, daha zengin ve dayanıklı bir dil oluşturabilir. Yazı dilinin oluşturulmaya çalışıldığı ilk günlerde Aşhamafe Davut (Ӏэшъхьэмэфэ Даут) Adıgelerin tek bir alfabe, tek bir yazı dili kullanmaları hususunu ortaya koymuştu. Ancak ona destek vermediler.

Tek bir yazı dilini kullanabilmek için yeri geldiğinde bazı problemleri de çözmek gerekir. Sözcüklerin yazılışını, yazım kurallarını birbirine yaklaştırmak için var olan olanakları ve yapılması gerekenleri de düşünmelidir. Sözgelimi Batı Adıge Diyalektinde sithıl “ситхылъ”-kitabım-şeklindeki yazılış biçimini Doğu Adıge Diyalektinde (Kabartay) si+thıl (си тхылъ) biçiminde yazıyoruz. Zamanımızda pek çok yeni kavram dilimize girmektedir. Batı ve Doğu diyalektleri bunları aynı biçimde alıp kullanırsa, yazı dillerimiz birbirine yaklaşmış olacaktır.

3- Yazı dillerinin daha yakın olması için Radyo – (Günümüzde Televizyon-ç.n.) büyük sorunları çözebilecek olanaklara sahiptir. Sözgelimi yazı dili ile yazılmış şarkıları ya da konuşma dili ile söylenmiş bazı şarkıları radyo-televizyon (ç.n.) aracılığıyla öğrenmeyi sağlayacak biçimde yayınlar planlanabilir. Yazı dillerinden birinde yazılmış ve seçilmiş şiirlerin çevirisini ya da yazıldığı dilde olduğu gibi yayımlamak mümkün. Aynı şekilde buna benzer atasözleri ve birleşik sözcükler için de olabilir. Fakat bunların veriliş biçiminin düzenlenmesi üzerinde düşünmek gerekir.

4- Adıge dilinin alfabesinin durumu Adıgeleri uzun zamandır endişelendiriyor. Birleşik harflerin okunması, yazılması ve de okutulması zordur. Adıge milli eğitimine de zarar veriyor. Halkın kültürünün de gelişmesini kısıtlamaktadır. 1958 yılında, Adıgey Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü’nün düzenlediği toplantıda, Kuzey Kafkasya’da yaşayan halkların alfabelerinin, daha doğru, daha kullanışlı ve birleşik harflerin atılarak yeniden düzenleme yapılması gerektiği hususu vurgulandı. Enstitünün kararı uyarınca, alfabelerin noksanlıklarını düzeltecek olanaklara ilişkin olarak bana konferans verdirdiler. Ayrıca Kuzey Kafkasya’da yaşayan halkların, Abhazlar da dahil olmak üzere alfabe tasarılarını da hazırlamıştım. Bu tasarının temeli de Kiril harflerine dayanıyordu. Fakat harfleri basit ve birleşik olmayan biçimde düzenlemiştim. Bu tasarı konferansa katılanlar tarafından benimsenmişti. Sadece bir tek harfe “ş” (щ) harfine Kabartaylar karşı çıktılar-kabul etmediler. Konferansta alınan karar uyarınca, her halk, bu tasarı üstünde tartışacak, ardından da bir değerlendirme toplantısı yapılacaktı. Fakat bu konunun tekrar görüşülmesi gerçekleşmedi.

Şimdi başka bir zamandayız. Adıgeler nerede yaşarlarsa yaşasınlar Alfabe konusunda endişe duymamaları mümkün olmuyor. Daha önce var olan Latin harflerine dayalı alfabemizi öğrenmek, okumak, yazmak, basit ve kolaydı. Yazı dilinin bu alfabeye dönmesi mümkündür, ancak, bu kolay bir iş değildir. Dikkate alınması, düşünülmesi, karşılaştırılması gerekenler de az değildir. Açık olan birleşik harflerin alfabeden çıkarılmasıdır. Onları basit harflerle değiştirmek gerekir. Günümüz dünyasındaki yaşam biçiminden bilgisayarı çıkaramayız. Bilgisayarın alfabe konusundaki olanaklarını da dikkate almalıyız.

5- Öğretmenlere, eğitim-öğretim kurumları çalışanlarına dilin ve edebiyatın öğretilmesi için hazırlıklar yapılması, gazetede, radyoda, televizyonda (ç.n.) yayınevlerinde çalışan gazetecilerin eğitilmesi- bunlar büyük işlerdir. Bunlar üzerinde ayrıca konuşmak gerekir. Fakat bunlar da Adıge dilbiliminin çözmesi gereken işlerdendir.

Bizim genç aydınlarımızın-teknik ve tıp çalışanlarının, işcilerin, memurların-anadilinden, Adıge kültüründen uzak ve kopuk olmamaları için var olan olanaklarla onlara destek vermemiz gerekir.

Adıge dili-Anadili çok güçlü -hücum ederse düşman için keskin bir silah, rüzgâr gibi hızlı, kanatlanırsa kırlangıç gibi uçan, küçük cocuğa güzel söz söyleyen, büyüğünü sayan, misafiri hoş karşılayan, arkadaş için güzel dilli, açık yürekli, düşünceli ve anlayışlı önder –Adıgelerin kılavuzu. Anadili halkın namusu ve biricik canıdır.

Dr. Çeraşe Zeynep
Adıgey Cumhuriyeti, Maykop

Dr. Memduh Ceylan

 

 

KAYNAKLAR

1-Абхазский биографический Словарь / Под. ред. В. Ш. Авидзба. Абхазский

институт гуманитарных исследований им. Д. И. Гулиа АН Абхазии. – Сухум, 2015. – 832 с.

2- Адыгская (Черкесская) Энциклопедия . Главный Редактор: М.А. Кумахов,

Москва,2006, 1248 с.

3- Берсиров Б. М. Зайнаб Керашева и адыгское языкознание // Избранные труды и

статьи. Майкоп, 1995.

4- Гишев, Н.Т. “КIэрэщэ Зайнаб – шIэныгъэм и Сэтэнэе -гуащэщтыгъэ” .Избранные

 труды по языкознанию. Майкоп 2008

5- Жизнъ во имя науки. К 85-летию со дня рождения ЗИ. Керашевой. Майкоп,

2008.

6- КӀэрэщэ, Зайнаб И. “Ныдэлъфыбзэр – лъэпкъым ыпсэ зан”, Нартский эпос и

кавказское языкознание. Материалы VI Международного коллоквиума Европейского общества кавказологов, Майкоп, 1994.

7- Мамырыкъо Нуриет. “Адыгэ наукэм и «Сэтэнэе гуащ»” Адыгэ Макъ, 24.05.2013

8- Рашид Хунагов.”Жизнь Со Взглядом Будщее”. Адыгейский Университет

Адыгейский государственный университет,  №8 (207), октябрь 2018 года.

9- Унэрэкъо Мир. “БзэшIэныгъэм игъуаз “. Адыгэ Макъ, 08.04. 2009.

10- https://ru.wikipedia.org › wiki › Зайна́б Ибраги́мовна Кера́шева.

11- Шъаукъо Аскэр. “КIэрэщэ Зайнаб Джырэ Адыгэ БзэшIэныгъэм ИгъэпсакIу

(Къызыхъугъэр Илъэс 80 Зэрэхъугъэм ЕхьылIагъ)”. Псалъ 2 (5). Майкоп,

2005.

[1] КӀэрэщэ, Зайнаб И. “Ныдэлъфыбзэр – лъэпкъым ыпсэ зан”, Нартский эпос и кавказское языкознание. Материалы VI Международного коллоквиума Европейского общества кавказологов, Майкоп, 1994.c.231-244.

 

 

Paylaş:

Önerilen Makaleler

Bu siteyi kullanmaya devam etmeniz halinde Gizlilik Politikamızı ve çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Aydınlatma metni

The cookie settings on this website are set to "allow cookies" to give you the best browsing experience possible. If you continue to use this website without changing your cookie settings or you click "Accept" below then you are consenting to this.

Close